Bella Lazêrniã Mainley Lady Ahern & II. Sınıf
Mesaj Sayısı : 28 Kayıt tarihi : 22/04/11
Karakter Bilgileri Özel Yetenek: Görücü Quidditch Mevkii: Büyücü Gücü: (39/100)
| Konu: Bells. '' Cuma Nis. 22, 2011 8:32 pm | |
| Bella Lazêrniã Mainley.
~ Başka bir sitede kullandığım rol oyunudur.- Spoiler:
Aylardır belki de yıllardır olduğu yerden kıpırdamamıştı. Ne kadar zaman önce buraya gelip sığındığını bilemiyordu. Zaman kavramanı ve hatta yaşamayı unutmuştu. Kendine asırlar gibi gelen günlerden sonra mağaranın her detayı beynine kazınmıştı. Ayağa kalktığında tavan ve başının arasında birkaç santim kalıyordu ama zaten çoğu zamanı oturarak geçiriyordu. Kafasını geriye atarak tavanın girintili taşlarına baktı. Günde yüz defa düşündüğü şeyler geçip gitti aklından… Hayatı vampir olmadan önce gayet olağan gidiyordu. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmanın başına bu denli sorunlar yaratabileceğini aklına hiç getirmezdi. İlk yaratıldığında ki gibi boğazı hararetle yanıyordu. O zaman yanında kolay bir av vardı ve avı zorluk çıkaracak durumda değildi. İşini bitirmek çok kolay olmuştu. Dişlerini insanın boynuna geçirdiği anı ve sıcak kanının ağzına değdiği anı anımsayınca inledi. Kanın ağzında yarattığı patlama içine akan yaşam enerjisini iliklerine kadar hissetmiş ve bundan büyük bir zevk almıştı. Susuz aylarını geçirmiş bir insanın suya saldırması gibi iştahla kızın tüm kanını emmişti. Cansız bedeni yere yığılınca kendine ancak gelebilmişti ve hayatında daha önce hiç o kadar korkmamıştı. Daha önce elbette birçok şeyden korkmuştu ama bu hepsinin ötesindeydi. Bu sefer kendinden, söndüreceği hayatlardan ve yapabileceklerinden korkmuştu. Tek çareyi yasak ormanda saklanarak aramıştı. Kan içmezse daha uzun süre dayanamayacağının farkındaydı ama yine birinin canını almak istemiyordu. Dişlerini boğazına geçirdiğinde kızın attığı son acı çığlığı tekrar kulaklarında yankılandı. Ellerini kulaklarına bastırsa da geçmiyordu. Bu lanet vicdan azabını ortaya çıkarıp duran biri vardı. Bunu hissedebiliyordu. Bazen gölgelerde bile görür gibi oluyordu ama hiçbir şey göremiyordu. Bu şey her neyse etrafında dolanıyordu ama hiçbir zaman onu görememişti. Ağlayabilseydi tüm zamanını ağlayarak geçirebilirdi herhalde. Artık ölmek üzereyim, diye düşündü boğazındaki yanma hat safhaya çıkarken. Bir vampir hakkında doğru dürüst hiçbir şey bilmiyordu ve bir vampirin beslenmediği takdirde nasıl öleceğini de bilmiyordu ama bunu hissedebiliyordu. Beyninde alarm çanları hızla çalıyordu. Tüm o alarmlar onu beslenmeye itse de elinden bir şey gelmiyordu. Bunu yapamayacaktı. Tüm o içindeki hayvansal içgüdüye karşı koymak her saniye daha da zorlaşıyordu. Beyni ona durmadan oyunlar oynuyor her an kanı anımsatıyordu. Ancak ne var ki o bunlara pabuç bırakmayacak kadar güçlüydü.
Önce güçlü atan kalbinin sesini duydu. Daha sonra kanın kokusunu aldı. Normalde kıpırdayacak gücü yoktu ama içgüdüsel olarak ayağa kalktı. Kalan son gücünü kullanıyordu fakat kanın kokusuyla birlikte hareket edecek gücü bulabiliyordu. Mağaranın ağzında küçücük bir kız çocuğu duruyordu. Simsiyah saçları dalga dalga omuzlarından dökülüyordu ve teni her zaman utanıyormuş gibi pembeydi. Büyük ve yuvarlak kahverengi gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Hiç vakit kaybetmeden harekete geçti. Normalde olsa bunu düşünmezdi bile ama o anda mantığının sesini duyamıyordu. Saniyeler içinde kızın yanına ulaştı. Sesini olabildiğince sakin tutmaya çalıştı ve bu işte gayet başarılıydı. ‘ Merhaba hayatım? ’ yavaşça elini uzattı. Kız tedirgin bir şekilde minicik elini Trillian’ın elinin üzerine koydu ve gülümsedi. Nabzını elinde hissettiği anda tamamen kendini içgüdülerine bıraktı. Kızın elini sıkıca tuttu ve kendine çekti. Açıkta kalan boynuna dişlerini geçirdiğinde tenini hızla yırttı. Akan kanı hızla emdi. Hayat enerjisinin yerine geldiğini boğazından hızla bir hırıltı yükseldiğini hissetti. Kızın taptaze kanının birazı dolgun dudaklarının yanından yavaşça akarken yaşamını çaldığı kişinin küçücük bir kız çocuğu olduğunu umursamadı bile. Sadece kan ve onun getirdiği büyük bir enerji vardı. Ve tabii aldığı andan itibaren beynine işlenen o leziz kokusu. Uzun zamandır ilk kez olabildiğince hayatta hissetti. Birkaç dakika içinde kızın kansız bedenini yere bıraktı. Kızın yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Ona bakamadı. Hissettiği vicdan azabı bu sefer daha azdı. Eğer yapmasaydım ölecektim, diye geçirdi içinden. Kızın yanına çöktü. Soğuk elini tuttu ve birkaç dakika öylece durdu. Bu kız nereden çıkmıştı? Tek başına ormanda dolaşmak için çok ama çok küçüktü. Üstelik de yasak ormanda. Bu akla pek yatkın bir seçenek değildi. Hislerine göre iyine bu işin arkasında o şey vardı. Kızın nereden geldiğini öğrenmek zorundaydı. Kızın elini bıraktı ve ayağa kalktı. Mağaradan çıkarken yaşabilecek kadar enerji aldığına memnun olmuştu.
Kızın kanının kokusunu hâlâ alabiliyordu. Dallara baktığında kandamlacıklarını fark etti. Bu bariz izlerin tek bir sebebi olabilirdi o da bu kızın arkasında bir şey vardı. Dikkatle kandamlalarını takip etti. Kandamlalarının bittiği yerde dev cüsseli bir adam, adamın elinde de boğazına pençelerini dayamış olduğu beyazlar içinde bir kadın duruyordu. O adamı ilk bakışta tanımıştı. Hiçbir zamanda unutamazdı herhalde. Gözleri, Trillian’ı vampire dönüştürdüğü zamanki gibi sinsice parlıyordu. Dazlak kafası ona ayrı bir hava katsa da tüm kızların etkileyebilecek tipte biri değildi. Gözleri simsiyahtı ve bu tebeşir beyazı yüzüyle birleştiğinde çok tehlikeli duruyordu. İnce dudakları sinsi bir gülüşle kıvrıldı. Elinde tuttuğu kadını tanıyamamış olmasına rağmen kadına karşı saçma bir çekim hissetti. Bu tabii kadının güzel, dümdüz kızıl saçlarıyla ilgili olabilirdi. Kızıllara karşı hep bir sempatisi vardı zaten. Kadının biçimli kaşları kendine kibirli bir hava katıyordu. İri gözleri yemyeşildi. Zümrütlerin olması gereken ama bir türlü olamadıkları türden bir yeşildi. Adamın kalın sesini duyunca çekimin etkisinden çıktı. ‘ Gel… Gel ve al. ’ sesi duyar duymaz kadını almak için harekete geçti. Bunu yapmasının öncelikli sebebi kendini yaratan bu efendiyi hiç sevmese de itaat etmek zorundaydı ve adamın eskilerden kalma çok büyük güçleri vardı. Yavaşça kadına ilerledi. Yeterli mesafede durdu ve elini kadına uzattı. Adam kadının boğazından pençesini çekip itti. Kadın neredeyse yere düşecekken Trillian ellerinden tuttu ve kaldırdı. Yakından bakmadığı gözlere şimdi daha da dikkatle baktı ve hemen fark etti. Kadını tanıyordu. Beklide çocukluğundan kalma biriydi. Hayatının ilk aşkıydı ve neredeyse onu unutmuştu artık. Ona duyduğu nefret geri gelmişti. O kadın yüzünden şu an vampirdi ve iki kişinin canını almıştı… Onu bir daha görmemek için çok şey yapmıştı ama şimdi karşısındaydı. Sırf kendisini vampir yapması için Trillian’ı vampire dönüştürtmüştü. Trillian ise inadı seçmişti ve Mennoly’i asla vampire dönüştürmeyeceğine yemin etmişti. Mennoly’nin arkasında duran adama baktı. Hem onu dönüştüren hem de öldürmek isteyen bir vampirdi. Hayat ve aşk… ikisi arasında kalmış gibi hissetse de Mennoly’nin dudaklarını ve boynunu kokladı. Evet, hâlâ içinde büyük bir açlık vardı. Kadını yere bırakıp yanına çöktü. Tam boynuna dişlerini değdirecekken Mennoly ani bir hareketle kolunun içine sakladığı kazığı çıkarıp boş bulunan adama sapladı. Mennoly için bu zor bir hamleydi. Bir insan kolaylıkla vampire kazık saplayamazdı. Kalbin yerini bilmesi doğru açıyı kullanması gerekirdi. Mennoly’nin teknik bilgileri gayet iyi biliyordu zaten ancak teknik bilgilerin yanında güçte isterdi bunu yapmak. Fakat gücüyle değil şansıyla saplayabilmişti o güzel el yapımı gümüş kazığı. Vampirin beklemediği bir şeydi ve ani bir refleks yapamamıştı. Kadın gümüş kazık ve vampire son bir kez daha bakıp öldüğünden emin oldu. Vampirin yerde yatan delinmiş bedeni şimdiden buruşup kırışmaya başlamıştı bile.
Trillian şok içinde bakakalmıştı. ‘ Senin için… Her şeyi senin güçlenmen için yaptım. Beni ısır ve kontesin yap.’ Bunu büyük bir kararlılıkla söyleyen Mennoly’e baktı. Artık bedeninde dolaşan gücü iyiden iyiye hissedebiliyordu. Ölen vampir efendisinden kalanlara bakarken gülümsedi. Artık hiçbir efendisi yoktu ve beklide birilerinin efendisi olacaktı. Mennoly’e dönüp gülümsedi. ‘ Bana gel aşkım, ve bana hayat ver…’ Mennoly tam üzerine atlayacakken ani bir manevrayla sıyrılıp kolay bir hareketle kadının ince boynunu kırdı. Mennoly’nin bunu yapacağını tahmin etmişti, diğer vampir gibi hazırlıksız yakalanmamıştı. Ve o an ki güç sevdasıyla öldürmüştü. Öldürmeye başladıkça içinde tutunan insan biraz daha kayıyordu derinlere. Ellerinde yığılan bedenin son damlasına kadar büyük bir iştahla kanını emdi. Her damlada hayatına hayat, enerjisine enerji katıyordu. Kurumuş bedeni çöp gibi yere fırlatırken sinsice gülümseyen dudaklarından çıkan tek kelime ‘ Özgürlüğün bedeli… Sağ ol aşkım.’ Oldu.
| |
|
Usta Usta
Mesaj Sayısı : 44 En Belirgin Özellik : Puan veririrm Kayıt tarihi : 23/03/11
Karakter Bilgileri Özel Yetenek: Quidditch Mevkii: Büyücü Gücü: (50/100)
| Konu: Geri: Bells. '' Cuma Nis. 22, 2011 10:44 pm | |
| Anlatım: 20/25 İmla: 11/15 Görünüm: 8/10
Toplam: 39 Puan | |
|