Bu büyülü dünyada karanlıkta yolunuzu bulmaya çalışmak istiyor musunuz?

Sitemize üye olunuz...
Bu büyülü dünyada karanlıkta yolunuzu bulmaya çalışmak istiyor musunuz?

Sitemize üye olunuz...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaDeathomens RPGLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Hoşgeldiniz. Lütfen, Giriş yapınız ya da Kayıt olunuz.








Sitemize hoşgeldiniz!
Harry Potter zamanını hatta bilinen dört büyücü zamanını bile geride bırakıp daha öncelere götürüyoruz sizleri. Alışılmamış temamız ve özgün sistemlerimizle beraber sizleri bekliyoruz. Sihirli dünyamızın kapılarından geçerek bu heyecan dolu kurguda yerinizi alabilirsiniz.
Sihirli günler dileriz.


blablabla
SITE STATS

User Legend

 

 Messalina

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Messalina Quentin
Cadı
Cadı
Messalina Quentin


Kadın
Mesaj Sayısı : 4
Yaş : 29
Gerçek Ad : Rumpelstiltskin.
Kayıt tarihi : 15/03/11

Karakter Bilgileri
Özel Yetenek:
Quidditch Mevkii:
Büyücü Gücü:
Messalina Left_bar_bleue46/100Messalina Empty_bar_bleue  (46/100)

Messalina Empty
MesajKonu: Messalina   Messalina EmptySalı Mart 15, 2011 8:58 pm

Erkekler tuvaletine girmek için ısrar eden küçük bir çocuk ve çocuğun, tuvalettekilere özür dilercesine bakan genç annesi… Başına ne geldiği, nerede olduğu meçhul babaya rağmen iç ısıtan bir tablo… Çocuğun öncelikli şikâyetinin girdiği tuvaleti kullananların cinsiyeti olduğu düşünüldüğünde, anne için bir başarı…

Tanık olduğu sahneye gülümseyebilirdi cadı, eğer kendi sorunlarıyla o kadar meşgul olmasaydı. Ah, sorunlar… Birkaç saniyeliğine de olsa unuttuğu onca şey, beynine yeniden üşüşürken anneyle oğlunun tuvaletten çıkışını fark etmedi bile. Neşe içinde dedikodu yapmakla ve birkaç günlük tatillere bavul olarak bile götürülebilecek çantalarından çıkardıkları ıvır zıvırları sürünmekle meşgul hemcinslerinin varlıklarının dahi farkında değildi zaten. Son günlerde dikkati normalden de dağınıktı. Sürekli hareket halindeki kalabalık bir yana, tuvaletinde bulunduğu kafeden beş dakika kadar önce ne sipariş ettiğini hatırlamıyordu. Gözleri kapatılsa ne giydiğini söyleyemezdi; fayanslarının rengi bir yana, tuvalette bir fayansın olup olmadığını bilmiyordu. Kendi yansımasına boş gözlerle bakarken, aslında hiç de boş değildi beyni. Bakışlarının anlamsızlaşmasının sebebinin çok fazla düşünmesi ve sonuçta hiçbir şeyi tam olarak düşünememesi olduğunu da ekledi o karışık fikirler yığınına. Aynı şekilde, dikkatsizliği de çok fazla dikkat etmekten kaynaklanıyordu belki.

Dikkat etmek… Sevdiği adamla konuşurken kendi türüne özgü bir deyim kaçırmamaya dikkat etmek… Ona göre son derece sıradan olan ama Tony’nin dilini yutuvermesine yetecek alışkanlıklarından uzak durmaya dikkat etmek… Gerçeği söylememeye dikkat etmek, yalan söylememeye de öyle… Onsuzken kendisini savunmasız hissettiği asasını ya da Gelecek Postası’nı ortada bırakmamaya, işi ya da ailesi hakkında bilgi vermemeye, onu iş yerine bırakmayı teklif eden Tony için her zaman hazır bir bahane bulundurmaya, safkan takıntılı tutucu ailesinin hiçbir bireyiyle karşılaşmamaya, onları da erkek arkadaşıyla tanıştırmasını isteyen arkadaşlarını reddederken hiç kimsenin duygularını incitmemeye, ona çok uzak olan bu teknolojiden anlıyormuş gibi görünmeye, yaptığı ve yapmadığı her şeye, her şeye dikkat etmek!

Yoruluyordu. Ayna bakınca gördüğü koyu kestane rengi saçları dağınık, mavi gözleri donuk, gözlerinin altı mor, giyimi özensiz kadın da doğruluyordu bunu. Yoruluyordu, evet, ama onu hangisinin daha çok yorduğu bilmiyordu: Neredeyse altı ay sürmüş bu garip oyun mu, yoksa bu oyunun bitmesinin gerekliliği mi? Birkaç dakikadır aynaya baktığını ve etraftaki kadın sürüsünün çoğunun da ona baktığını fark etti. Gözlerini dalgınlıkla kırpıştırıp ona yönelmiş bakışları boş vererek, yüzünü yıkamak amacıyla musluğa götürdü elini. Aynı dalgınlıkla musluğu çevirirken yüzük parmağındaki tek taşa takıldı gözleri. Annesinin taktığı kolyeleri, yüzükleri ve diğerlerinden edindiği tecrübeyle kolaylıkla söyleyebilirdi ki pırlanta, küçük olmasına rağmen gerçekti. Ayrıca, kim olduğunu tam olarak, ne olduğunuysa hiç bilmediği bir kadına evlenme teklifi etmek isteyen, bir kitapçıda yardımcı olarak çalışan ve aldığı maaşın hatırı sayılır bir kısmını sevdiği o kadına harcamak isteyen, kahrolası bir romantiğin satın olacağı türdendi. Arkasındaki kadınlardan birinin küresel ısınmayla ilgili yüksek homurtusuyla tekrar kendisine geldi. Yüzündeki başarısız makyajın akacak olmasına aldırmayarak elini soğuk suya soktu, iki elinin tamamen dolmasını bekledi ve soğuk suyu yüzüne çarptı. Dizginlerinin gittikçe elinden kaydığını, olaylarda bir etkisinin olmadığını ve kimi zaman kendisini uzaktan izliyormuş havasındaki hayatında kesinlikle gerçek, hissedilebilir bir şeydi suyun soğukluğu. Ani bir kararla, musluğu hızlıca kapattı. Bir an önce harekete geçme kararını hangi sebeple aldığını kendisi de bilmiyordu. Belki bu, ne kadar çabuk başlarsa o kadar çabuk biter diyeydi; belki de en sonunda ne zamandır tuvalette olduğunu sormuştu kendisine.

Bu kararlı yürüyüşü, daha kapıdan çıktığı anda kesilmişti ama herhangi bir ruhsal sorun yüzünden değil: tuvalete doğru kendisininkine benzer kararlı adımlarla gitmekte olan bir başka bayan yüzünden. Hafifçe çarptığı bayana yarım saniye boş gözlerle baktıktan sonra içeride gördüğü ve dikkatini çeken o kadın olduğunu hatırladı, oğlunun alçak bir seste devam eden homurtusuna bakılırsa çantasını tuvalette bırakmış olmalıydı. Kendisi gibi dalgın birisi daha… Kadına acımakla, kendisi gibi birisini daha gördüğü için sevinmek arasında bir karar vermektense, özür dilemeye yönlendirdi beynini.
“Affedersiniz.” Kendi gözlerine birkaç saniyeliğine kilitlenen soluk yeşil gözlerdeki kıskançlığı fark etti. Belli ki kadın on yıl önceki kadar genç ve güzel olmak istiyordu, hiç bağlanmamış olmak istiyordu, hatta belki bir çocuğunun olmamasını da istiyordu. Kendisinin de suçlu olduğunu söyleme zahmetine girmemiş kadının önemsemediğine dair bir şeyler mırıldanışını ve elini sıkıca tuttuğu oğlunu peşinde tuvalete sürükleyişini izlerken, kadının kıskançlığının onunkinin yanında hafif kaldığını fark etti. O da bir muggle olmak isterdi, sıradan bir aileden doğmak ve daha sık rastlanılan bir isme sahip olmak. Tony’e ne zaman az bilgi verse, genç adamın yüzünde belirecek o ifadeyi görmek zorunda kalmamak! Genç adam, muhtemelen kendisine yeterince güvenilmediğini düşünüyordu muhtemelen ki bu cadı için kötüydü. Ne zaman ısrar etse susturulması ve sadece sevdiği kadını üzdüğü için üzülmesiyse, açıkçası, ilkinden bile kötüydü.

İşte oradaydı, Tony. İki kişilik bir masada, önündeki çiz keke elini bile sürmemiş ve gergin. Çok yakışıklı değil belki ama tuhaf bir biçimde güven verici ve karizmatik… Çikolata rengi gözlerinde çakan bir şimşekle onu fark ettiğini anladı. Durmadan tuvaletin kapısına baktığı için birkaç saniye bile almamıştı bu. Cadı, o gittiğinden bu yana adamın bir an bile gözlerini kapıdan ayırmadığına yemin edebilirdi o an. Adamın bakışlarındaki soru işaretleriyle yüzündeki gülümse kaybolurken aradaki mesafeyi kat edip masaya ulaştı. Tuvalete giderken çantasını almadığınıysa ancak masaya oturduğunda fark etmişti. Bir kadının makyaj tazelemeye gitmesi ‘olağan’ diye nitelendirildiğinde; normalde pek makyaj yapmayan birisinin bu bahaneyle masadan kalkması ‘alışılmadık’ olabilirdi belki. Bu kadın gitseydi ve eskisinden de dağınık bir makyajla dönseydi duruma en iyi ihtimalle ‘biraz garip’ denilebilirdi. Ama eğer söz konusu olan normalde makyaj yapmayan kadın tuvalete gitmişse, çok uzun süre sonra eskisinden de kötü döndüyse ve çantasını bile almadıysa bu, kuşkusuz, ‘biraz garip’ten çok daha farklı olurdu.


“O-onun sende kalmasını istemiyorsun, değil mi Fanella? Bak, e-eğer mutlu değilsen, ke-kendini zorlamana gerek yok ben... Sadece senin mutlu olmanı istiyorum… ve gülümsemeni.”

Tony’sinin yuvarlak çenesiyle parmağındaki yüzü işaret ederek söyledikleri, en kısa şekilde trajikomikti. Söylenmesi üzücü, evet, ama kendi söylemeye çalıştığı şeyle karşılaştırıldığında komik. Oysa kullandığı yolla bile cadıyı ona tekrar âşık edebilirdi. ‘Benimle evlenmek istemiyorsan anlarım’ değil de, yüzükle sembolik bir anlatım. Bu şekilde kesinlikle daha az korkunçtu. Bazen adamı hiç anlayamıyordu. Genç adam birçok konuda derin bilgiye sahipti ve zeki de sayılırdı. Buna rağmen, Fanella’yla ilgili hiçbir şeyi göremiyor olmalıydı. Genç kadının yaptığı ve yapmadığı her hareket, sahip olduğu ve olmadığı her şey o kadar şüpheliydi ki aslında! En basitinden, adı bile. Ne tarz bir ailenin kızına böyle bir ad koyacağını düşünememiş miydi genç adam, sadece ailenin köklerinin çok eskiye dayandığını ve ona büyük-büyük annesinin isminin konulduğunu mu düşünmüştü acaba? Fanella… Sıcak olmaktan uzak ve daha çok bir çeşit evcil hayvan ismi gibi… Ailesinin istediği zaman tasmasından çekerek nereye isterse götürebileceği bir evcil hayvan… Yuva olmaktan çok uzak bir malikâneye, bakanlıkta ‘pencereli’ bir ofise, sevmediği bir adamın koynuna, Azkaban’a ve hatta mezara…

Gözlerini sabitlediği kahverengi gözlerden ayırıp ani bir ilham için bakındı masaya. Ne söyleyecekti, nasıl söyleyecekti ve en önemlisi, söyledikleri karşısında Tony ne yapacaktı? Çıkıp da ‘Ben cadıyım.’ mı diyecekti Fanella bir anda? Sanki bir cadının ne olduğunu Tony çok bilirdi ya. Eğer masadan kaçmamış olursa Gölgeler Kitabı’nı okumayı falan isteyecekti büyük bir ihtimalle. Başını iştahını hiç açmayan kekten kaldırdı ve çikolata rengi bir başka çiftle birleşti gözleri. Çeyrek saniyeden bile kısa bir süre kendisini koruyabilmiş başarısız ve sahte bir gülümsemeden sonra başladı konuşmaya. Hazır olmak için bekleyemezdi çünkü hiçbir zaman hazır olamazdı buna: ne o ne de sevdiği adam. Tony’ninse her şeyi on bir yaşında bir çocukları olduğunda öğrenmesiyse kesinlikle adaletsizlik olurdu. Hayır, genç adam kesinlikle bundan daha fazlasını, en azından gerçekleri bilmeyi hakkediyordu.


“Bu yüzüğü hayatım boyunca taşımayı isterim Tony ama birazdan duyacaklarından sonra, sen bunu istemeyebilirsin. Lütfen dikkatle dinle ve… ve rica ediyorum sözümü kesme.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Reginald Weisberg
Lord Jules Müdürü & Büyü Bilimi Profesörü
Lord Jules Müdürü & Büyü Bilimi Profesörü
Reginald Weisberg


Erkek
Mesaj Sayısı : 87
Yaş : 30
En Belirgin Özellik : Otorite, mantalite
Kan Durumu : Safkan
Gerçek Ad : Emre
Kayıt tarihi : 13/07/10

Karakter Bilgileri
Özel Yetenek: Wandless, Zihnebendar
Quidditch Mevkii:
Büyücü Gücü:
Messalina Left_bar_bleue50/100Messalina Empty_bar_bleue  (50/100)

Messalina Empty
MesajKonu: Geri: Messalina   Messalina EmptySalı Mart 15, 2011 9:29 pm

Anlatım (Akıcılık, betimleme, vs.): 22/25
İmla: 14/15
Görünüm: 10/10

Büyücü Gücü: 46/50
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Messalina
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 ::  :: RPG MERKEZİ :: Büyücü Gücü-
Buraya geçin: