Laurence Jouvin Vampir
Mesaj Sayısı : 8 Kayıt tarihi : 20/03/11
| Konu: Laurence Paz Mart 20, 2011 5:11 pm | |
| Laurence Babtiste Jouvin
Hayat ile ilgili öğrendiğim her şeyi üç kelime ile özetleyebilirim : Hayat - devam - ediyor. - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ad Soyad: Laurence Jouvin Yaşı: Kan Durumu: Dönüştürülmeden önce muggle idi - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Görünüş: [Saç, göz, boy...] Saç : Siyah Göz : Siyah Boy: 1.79 - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Güçlü Yanları: Olgunluğu ve duygularını kontrol edip onları yönetebilmesi. Kısaca iyi bir oyuncu Zayıf Yanları: İnatçı oluşu. Karakter Özellikleri: Sürekli bir şeyleri arayış içerisindedir, hiçbir şeyden tam anlamı ile tatmin olmaz. Çoğu zaman dengesiz bir yapıya sahiptir. Önüne iki seçenek sunulsa bunun üzerinde karar vermek için saatlerce düşünür, aslında bunların hangisinin daha iyi olduğunu ve hangisini seçmiş olduğuna karar vermiş olsa da yinede bir diğer seçeneğin tam aksi çıkıp daha iyi olup olabileceğini de öne sürer ve bir çeşit kararsızlık ve dengesizlik yaşar. Sürekli olasılıksızlıklar üzerinde düşünür. En iyisi ne ise onu hak ettiğini düşündüğü içindir aslında onun bu hali. Bir problem çözmede ve o problemlere sonuçlar getirmede üzerine yoktur. Çok fazla düşünür ve düşünmeden kesinlikle hareket etmez. Ne ağlamayı nede çok fazla gülmeyi sever. Çok fazla normal bir kişiliği olduğu söylenemez, yinede yerinde oturup kalkmasını bilen nadir insanlardandır. Arkadaş seçiminde tutucudur ve çok az arkadaşı vardır ama dostlukları sıkıdır. Her önüne gelenle arkadaş olmasa da benimsediği insanlara büyük bir içtenlikle bağlanabilir fakat bir yanlışını görürse, bu durumda bir saniye bile düşünmez arkasına bakmadan çekip gidebilir. Arkadaşlarından kendisine gelen en ufak bir yanlış harekette ne özürlerini kabul eder nede geçmişte yaşadıklarını. Bağlandığı kişiye çok fazla düşkün gibi görünüyor olsa da, anında unutup arkasına bakmadan gidebilir. Bu biraz nankörlük olarak düşünülse de aldatılmaya gelmeyeceği için affetmesini de kesinlikle bilemez. Bir süre muhabbet ettiğinizde karşınızda sıcakkanlı esprili cana yakın bir kişilik görebilirsiniz ama en ufak yanlış bir hareketiniz de o an olduğu yerden kalkar ve bağırıp çağırarak sinirlerini gidermeye çalışır. Aslında sosyalleşmeyi seven bir insan olduğu için arkadaşsız kalmak ona ağır gelir, yinede davranışlarını kontrol edemez, bir çeşit ruhsal dengesizliği vardır. Kitap okumaktan yazı yazmaktan başkalarıyla düşüncelerini paylaşmaktan zevk alır. Tartışma ortamlarını sever ve fikir ayrılıkları olsa da kendi fikirlerini sonuna dek savunmak ister. Hayattan çoğu zaman zevk aldığı söylenilse de bunun bazen tersini ispatlayabilir. Arkadaşlarıyla bir araya toplanıp hikâyeler anlatmaktan hoşlanır hayal gücü kuvvetli ve ne istediği iyi bilen biridir. Gururlu bazen saldırgan ve sert bir yapıya bürünebilir. Ne yapacağı o anki ruh haline bağlıdır çok fazla dengeli ve programlı yaşamayı sevmez. Program tutup hayatını robot gibi yaşayan insanlardan nefret eder. Sizinle konuşmak istediğinde randevu defterini çıkartıp boş gününüz olup olmadığına bakarsanız anında arkasını döner ve gider. Günü gününe yaşayan eğlenceyi, adrenalini seven tipik bir yapısı vardır. - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Kısaca Geçmişi: Karakteri tamamen oluşturup lejant da halletsem - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - İstenilen Meslek: Vampir Örnek RP: - Spoiler:
Yağmurdan sonra çıkan gök kuşağının tüm renklerine odaklandı uzandığı çimlerin üzerinde. Çocuk olmak ayrı bir güzeldi fakat çocuk yaşta bir yetişkin olmaya zorlanılmak çok zordu. Kendini dış dünyaya kapatmış solup gitmeye bırakılmış küçük kırgın bir papatyayı andırıyordu çimlerin üzerinde. Gökyüzünde şekilden şekle giren pamuk beyazı bulutlar yağmurdan sonraki griliğinden çoktan kurtulmuş gibiydi. Dişlerinin arasına bir ot parçası alıp sıkıştırdı ve o ince kamış şeklindeki otun acımsı tadını dudaklarının arasında hissetti, bu tada rağmendişlerinin arasında ot parçasının uç kısmını sıkıştırıpdöndürmeye devam etmişti, sanki bütün hıncını ondançıkarıyormuş gibi kasılmıştı yüzü. Yeşile dönen gözlerini küçük bir tavşana benzettiği buluta çevirdi dikkatle. İki sene önce olsaydı yine bu çimlerin üzerinde annesi ile birlikte uzanıyor ve bulutları hayvanlar alemindeki canlılardan birin ebenzetiyor olacaklardı. Gökyüzündeki bir bulutun bir fareye benzediğini annesinin ise onun bir tavşan olduğunu iddia ettiği günü hatırlıyordu, ona iyi bakmasını söyleyince annesi bembeyaz dişlerini gösterircesine gülmüş yattığı çimler üzerinde doğrulup Karoly'nin en çok gıdıklandığı yeri, belini tutup orada parmaklarını gezdirerek gözünden yaş gelinceye kadar gülmesini sağlamıştı. Anne kız birbirine o kadar çok benziyorlardı ki bazı zamanlarda çoğu kişiyi şaşırtabiliyorlardı. Suzanne'nin altın parıltısı taşıyansaçları Karoly'nin beyaz teni ile adeta bütünleşiyordu. Çimler üzerinde uzanan kız küçük kiraz renkli dudağını hafifçe büktü. Ağlayacakmış ve buna gururu izin vermiyormuş gibigörünüyordu fakat gözünün kenarından çimler üzerine düşen bir damla yaşa engel olamamıştı. Kendini haddinden fazla yalnız hissediyordu. Eğer dayısı olmasaydı belkide bu dünyada boşu boşuna yer işgal etmeye başladığını düşünüp kendini öldürebilirdi. Denememiş değildi de aslında, en son dayısı Eloy elinde bir kutu zehirle yakalamış ve ona bağırıp bir daha bunu yapmamasını aciz insanların böyle bir şeye yeltendiğini kendisinin ise güçlü bir kız olduğunu söylemişti. Uzun sürenbir travma dönemi atlatmış kimseyle konuşmamayı tercih etmişti.Bazıları onun sesini kaybettiğini artık konuşamayacağını düşünmeye başlamışlardı. O neşeli cıvıl cıvıl çocuk Karoly gitmiş yerine bir buz parçasını andıran ergenliğe adımını atıp gelişmeye başlayan bir genç kız gelmişti. Kuzeyden üzerinde doğru esen rüzgara odaklandı biraz üşümüştüama aldırış etmedi. Annesi yağmuru ve rüzgarın sesini çok severdi, onun Tanrının bir nimeti olduğunu söylerdi ve Karoly herrüzgar esişinde annesinin varlığını hissediyor bir parçada olsa mutlu oluyordu. Parmağının ucu ile ıslak kirpiğini silip hafifçe tebessüm etti. Yanından gelip geçen insanlara ve onların gürültülerinede aldırış etmiyordu, Doğa ile bütünleşmiş ve sadece doğanın seslerini duyuyor gibiydi. Esen rüzgarın teninde bıraktığı o hoş ürpertiye henüz geçmemiş yağmurun çimle ve toprakla karışık kokusuna, gökyüzündeki, bulutların ve gökkuşağının renklerine ağaç dallarına konup birbirleri ile oynaşan küçük serçelerin çıkarttığı o ince seslere odaklanmıştı. İnsanlardan hoşlanmıyordu artık ona tabiatın ve Tanrının yarattığı bu dünyada oluşan küçük şeyler yetiyor ve artıyordu, sanki insanlar Tanrının yarattığı bir parçadeğilmiş gibi. Havadaki temiz oksijeni içine çekti. Annesi veonun ölen anne babası bir mugglelardı, tıpkı dayısınındaolduğu gibi. Ailedeki tek büyücü kendisiydi ve bunu dayısıbirde ölen annesinden başka hiç kimse bilmiyordu. Uzandığı çimler üzerinden yavaşça doğruldu, yanına gelen kendi yaşlarındaki sarışın çocuğa çevirdi o buz gibi soğukbakışlarını. Önce adını sormuş Karoly cevap vermeyince kendisini tanıtmış, yanına oturup konuşmaya başlamıştı. Onu duymuyormuş gibi yapıyordu fakat söylediği her bir sözü ettiği her bir güzel lafı zihninde ölçüp tartıyordu. En son çok güzel bir kız olduğunu söylemiş ve Karoly bu iltifatın ardından dayanamayıp yüzünü ona çevirmiş ve yine herhangi bir cevap vermeden öylece susup kalmıştı. Kolay konuşabilecek biri değildi bu yüzden hafifçe tebessüm etmekle yetinmişti genç çocuğun bu iltifatına teşekkür edercesine. En azından kendini bir nebze daha olsa mutlu hissetmişti. Fakat yinede konuşmamayı tercih etmiş genç çocuk Karoly'e doğru biraz daha eğilip el hareketleri ilekonuşup konuşamadığını sormuştu. “Peki öyleyse bana neredeoturduğunu söyle en azından.” demiş cebinden çıkarttığı kağıt parçasını ve kalemi Karoly'e uzatmıştı bir şeyler yazması için kalemi eline tutuşturmuştu. Konuşamadığını sanıyordu. Karoly kağıdın üzerinde “Adım Karoly ve SeineNehrinin yakınlarında bir evim var fakat yakın zamanda Londra'yagideceğim.” yazmış ve kağıdı uzatmadan önce Londrada'ki evin telefon numarasını ve internet adresini yazmıştı. Bu genç kız için bir ilkti, daha önce kimseye bir kağıt parçası üzerindebile olsa cevap vermemişti. Oturduğu yerden doğruldu ve arkasına bile bakmadan oradan hızla uzaklaştı.
Küçükanıların benliğini acıttığı kısımları film şeridi gibigözlerinin önünden geçip duruyor, anılar kendini bir türlü rahat bırakmıyordu. Üzerindeki ince uzun beyaz kazağın kollarınıçekiştirip kollarını birbirine kavuşturarak etrafı çim kaplıyol boyunca küçük adımlar ile yürüdü, az ötede siyah birmercedez durup içinden kırlaşmış saçların olgun yüzünükapladığı dayısı Eloy şoförünün açtığı kapının ardından çıkmıştı. Yol boyunca genç kızı takip etmiş onun güvenliğinden başına bir iş gelmesinden korkmuştu. Karoly hızlı birkaç adımda sekerek dayısının buz kesmiş ellerini tutup kendine çekti ve bu ellere küçük birkaç öpücük kondurdu.Şimdiye kadar yanında olduğu ve sürekli kendine destek çıktığıiçin minnettardı aslında ona. Eğer Eloy olmasaydı belkide şimdi bir yetim hanede tanımadığı insanlar arasında yaşıyor olacaktı. Son zamanlarda gözlerinin altı iyice çökmüş ve yüzü sararmıştı dayısının. Kanser vücudunda gittikçe yayılıyor ve buna ne zenginliği malı mülkü fayda edebiliyordu nede çevresindeki onca insan onu bu amansız hastalıktan koruyabiliyordu. Oda annesi gibi bir süre sonra kendini terk edecek ve Karoly tamamen yalnız kalacaktı. “Babanla konuştum, seninvarlığından haberi olmadığını biliyorsun, eğer olsaydı sanahep sahip çıkardı. Thomas iyi biri bunu aklına sok ve ona sakınkin besleme, benden sonra seni bu hayattaki kötü olan her şeyden okoruyacak, fazla zamanım kalmadığını biliyorsun. Her geçen günbiraz daha güçsüzleşiyorum, gözlerinin önünde ölmekistemiyorum Karoly annenin ölümü sana yeteri kadar büyük bir şoketkisi yarattı ama beni böyle hatırlamanı istemiyorum. İki günsonraya uçak biletini aldım.” dedi sözü yarım kalmıştı,çünkü Karoly gitmek istemiyor ve dayısının yanında olmak istiyordu. “Ama ben seni bırakmak istemiyorum.” demiş ve dayısı sessiz olması için hafifçe omuzuna dokunup onusakinleştirmiş ve. “Hayır Karoly, beni hep bu ve bundan öncekihalimle güçlü bir koruyucun olarak hatırlamanı istiyorum, hepyanında olacağım tıpkı annen gibi. Yağmurun her damlasında rüzgarın her esişinde yağmurdan sonra güneşle birlikte çıkan gök kuşağında annen ve ben senin yanında olacağız ve kendini mutlu hissetmeni sağlayacağız.” dedi hafifçe gülümseyerek ve yeğenine sarılıp onu bir süre kolları arasında tutmuş , hasretgideren iki dost gibi ayakta öylece kalmışlardı. Eloy yaşlışoförün bu konuşmadan etkilenip duygulandığını fark ettiğinde Karoly'i kollarının arasından bırakıp o eski babacan gülüşüile adamın yavaşça sırtına vurmuş ve hiçbirşey olmamış gibi gevezelik yapıp gülmeye başlamıştı. Karoly böyle bir adamın nasıl olupta her geçen gün hayattan biraz daha uzaklaştığınıve ölmek üzere olduğunu anlayamıyordu, o kadar yaşam doluydu ki böyle bir ölümü hak etmiyordu bile. Katolik olan dayısına bunusormak isterdi fakat onun karşı çıkacağını ve Tanrının buna güceneceğini söyleyeceğini biliyordu. Tanrı hiçbir zamansevdiği kullarına taşıyamayacağı yükler vermezdi ve Karoly'de güçlü bir kız olduğu için onu bu şekilde sınav ediyordu. Aradangeçen bir iki gün boyunca gözleri kızarıncaya kadar ağlamışve bavulunu göz yaşları eşliğinde hazırlamış kapıdan son birkez çıkarken dönüp yuvası olarak gördüğü bu yere son kezbakmıştı. Dayısına son bir kez sarılıp uçağa ilk adımınıattığı anda içini tipik bir korku sarmış kendini yalnızhissetmişti. Mugglela'rın arasında bir muggle gibi görünmeliydibu yüzden üzerine şık ve on beş yaşındaki bir genç kıza gidebilecek en güzel elbiseyi seçmiş o Fransız havasına biraz daha fazla bürünmüştü. Kulağına muggle işi ipodunu takıp en sevdiği müzikleri uzun yolculuğu boyunca dinlemişti. Sonunda uçak hava alanına iniş yaptığında derin uykusundan gözlerini açıp aslında uzun bir süredir uyuduğunu fark etmişti. Bazı küçük işlemlere tahammül edip gelmesini beklediği asıl kişiyi göremeyince yüzü asılmıştı. Karşısında Clementine'ı görüp ona kesik kısa cevaplar vermişti. Neden cevap vermek zorunda hissettiğini de bilmiyordu aslında konuşmaktan çok fazla hoşlanmazdı, yinede dayısının öğütlerine uyup kendini buna zorunlu hissetmiş saygısızlık yapmamaya çalışmıştı. Clementine'ın kendisinden hoşlanmadığını hissediyordu ama bunu yüzüne karşı söyleme gereği duymamıştı, zaten çokta açıksözlü biri değildi. Küçük bir yere gittiler birlikte kafe gibi bir yerdi. Bir süre oturduktan sonra onu kızı ile oynarken görünce kendini bir garip hissetmişti. Arianne'ye yaklaştı, o kadar tatlıbir çocuktu ki bir buz kütlesi de olsa insanı eritebilecek bir güzelliğe sahipti. Onun küçük parmaklarını tutup kendi parmağını kavrayışını hissetti, demek Arianne ile aynı babanın çocuklarıydılar. Şimdiye kadar hiç kardeşi olmamıştı bu yüzden kendini biraz garip hissediyordu, bir aile kavramından uzak kalmanın ne demek olduğunu en iyi Karoly bilirdi.Clementine'ın yüzüne baktı ve uzun bir aradan sonra konuşmayakarar vermiş gibi kısık sesle konuştu. Garsonun masaya koyduğu tabakları ve içecekleri umursamamış onun geldiğini farketmemişti bile. Onun gülümsediğini, anlayışlı olmaya çalıştığını görünce, bunu gururuna yedirememiş ve “Banazoraki sevgi gösterilerinde bulunmana gerek yok Clementine, beni sevmek zorunda değilsin, iki buçuk sene sonra reşit olacağım ve beni yanınıza aldığınız böyle bir iyilikte bulunduğunuz için dayımdan kalan mirasın bir kısmını size vereceğim ve sonrada kocan ve çocuğunla seni yalnız bırakıp gideceğim. Sana beni kabul etmekte bir sorun çıkartmadığın için minnettarım ama dediğim gibi bir anneye babaya ve kardeşe ihtiyacım yok, sadece bir oda vermeniz yeterli. Sizi kesinlikle rahatsız etmeyeceğim.” dedi çantasından çıkarttığı güneş gözlüklerini taktı.Böylece Clementine gözlüklerinin ardına sakladığı gözlerindeki duyguları göremeyecekti.
| |
|
Julian Lang Karanlık Sanatlar Profesörü
Mesaj Sayısı : 135 Yaş : 36 Gerçek Ad : Eren Kayıt tarihi : 13/07/10
Karakter Bilgileri Özel Yetenek: Quidditch Mevkii: Büyücü Gücü: (50/100)
| Konu: Geri: Laurence Paz Mart 20, 2011 5:54 pm | |
| | |
|